Başka gerçekler mümkün

Bu yazı, 28 Haziran 2017 tarihinde Gazete Duvar'da yayınlanmıştır.


Başka gerçekler mümkün

Sanatçı Aslı Çavuşoğlu'nun Türkiye-Ermenistan sınırında yaşayan bir böcekten üretilen kırmızı renge odaklanan “Kırmızı / Kırmızı” çalışması “Kırkpare” sergisi ile Krank Art Gallery'de.
Fulya Baran
DUVAR – Tarihi yazan ve tarihinden öğrenen insanoğlu, geçmişinin izlerini sürerken, kendine dair bir keşfe çıkarken yazılanları okur. Başkalarının söylediklerini biriktirir. Bundandır ki her zaman başka bir tarih hem bireysel hem de toplumsal düzeyde mümkündür. Aslı Çavuşoğlu’nun sanatında, tarihin alternatifleri ihtimaliyle irdelenmesi ön plana çıkar. Krank Art Gallery’de devam eden “Kırkpare” isimli sergisi, üç ayrı çalışma üzerinden sanatçının ördüğü ağlara takar bizi.
Geçmişin izlerini sürme biçimlerinden biri toprağı kazımaktır. Çünkü insan, en sonda kendisi de olmak üzere toprağa en önemli izlerini bırakır. Bilimsel metotlarla yapılan bu kazıların buluntuları irdelenir, temizlenir, sınıflandırılır ve kaideler üzerinde, müzeler içerisinde sunuma açılır. Peki ya kaide üzerine çıkmayı hak etmeyen parçalar? Onlarla birlikte yitip giden geçmişimizi tutmaya çalışıyor Çavuşoğlu. Çeşitli malzemelerle tasarladığı “Taşlar Konuşuyor” serisi, hafızamıza dokunmaya çalışarak bir bir sırlarını fısıldıyor kulaklarımıza. Duymayı bilen kulaklara.
k22
Sonra kaide üzerinde en çok parlayanlara çeviriyor gözlerimizi. Osmanlı Tarihi’ni mücevheratla ilişkilendiren yaklaşımı eleştiriyor gibi görünüyor. Mücevherler, toplumun/gerçekliğin ne kadarını yansıtıyor olabilir? Bu güne baktığımızda sahip olunan mücevherlerin, geleceğin inşasındaki rolü ne olabilir? Işıldayan taşları fotogramlar üzerinde matlaştırıyor sanatçı. Bu mücevherlerin, havalı duruşlarını basitleştirirken, yüklenen anlamı sorgulatıyor.
Her daim gündemdeki bir insan icadı olan sınırları, kırmızının ürkütücü ve çekici ikilemi üzerinden konu ediniyor. “Kırmızı / Kırmızı” adlı kâğıt üzerine MÖ 7. Yüzyıldan beri Aras Nehri kıyısında bulunan bir böcekten elde edilen özel kırmızı pigmentle çizilmiş, iç içe geçmiş iki sakin duruşlu ve denge içerisindeki daire, karşıtını anlatmaya çalışıyor. Böceğin renginin yanısıra, Türkiye ve Ermenistan sınırında hayat bulması ve her iki tarafta da yaşamını sürdürmeye çalışması onu çekici kılıyor.
Çavuşoğlu, dünyada bu böcekten kırmızı boyayı üreten tek adamın peşine düşerken, kendi geçmişinin izlerini tutkuyla aradığını hissettiriyor. İzleyici, bu dairelerin kırmızı çizgilerinde gözlerini gezdirirken sınırların anlamını düşünüyor. Sınırlar, insanoğlunun yapmaktan, tartışmaktan, mağduru olmaktan vazgeçemediği bir unsur olarak sergi salonunda akıllarımıza düşüyor. Bu çalışmanın sanatçının 14. İstanbul Bienali sırasında gerçekleştirdiği “Kırmızı / Kırmızı” adlı eserinin bir varyasyonu olduğunu da ekleyelim.
Krank Art Gallery’nin sergi mekânında, küratör Ali Akay’ın metninde dediği üzere bir yapbozun parçaları olarak bir araya getirilmiş bu üç eser, tek bir eser misali kavramsal çerçevede zaman zaman bütünleşiyor. Zaman zaman da sanatçının değişip dönüşen sorunsallarına değinerek farklı yönlere eğiliyor. Sergideki işleri, sürrealist bir asamblaj gibi de izleyebilirsiniz. İmgeler, malzemeler, hafızanızda bir çağrışım yapacak, bilinçaltınıza dokunabilecek bir etkiye sahip. Yeter ki başka gerçekliklere açık olabilelim.

Yorumlar